AB Enstitüsü'nde yüksek lisans çalışmalarım sırasında Uluslararası İlişkiler ve İleri AB Uzmanı olarak aldığım eğitimler başta olmak üzere, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği genel merkezi olan Cenevre'de Dış İlişkilerde geçirdiğim 6 aylık stajyerlik dönemim sürecinde gözlemlerime dayalı olarak, sığınmacı sorunları ve çözüm yollarını analiz ettiğim yazımı paylaşıyorum. Yüksek lisans tezimin AB'nin göç politikası ve Mavi Kart projesi olduğunu da ekleyerek, Türkiye'nin sığınmacı krizine yönelik mevcut durumunu ve çözüm önerilerini ele alacağım.
Türkiye, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümeti döneminde ciddi bir sığınmacı sorunuyla karşı karşıya kalmıştır. Bu sorun, birçok yanlış politika ve bölgesel dinamiklerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkmıştır. Belirgin sorunları ve buradan çıkış yoluna dair çözüm önerilerimi sunacağım.
Öncelikle ülkemizde açıklanan verilere göz atalım:
9 Kasım 2023 tarihinde İçişleri Bakanı tarafından yapılan açıklamaya göre, düzenli göçmen sayısı 4 milyon 643 bin 986 olarak belirlenmiştir.
Şehirlerde yaşayan Suriyeli sayısı 3 milyon 57 bin 762 kişidir.
Kamplarda kalan Suriyelilerin sayısı ise 57 bin 774'tür. Tedirginlik veren konulardan biri, Suriyelilerin yalnızca %1.85'inin kamplarda yaşamasıdır; geri kalan büyük çoğunluk şehirlerde yaşamaktadır, bu da kontrolü zorlaştırmaktadır.
2023 yılında Türkiye'deki doğurganlık oranı 1,51 iken, Suriyeli kadınların doğurganlık hızı 5.3 seviyesindedir.
Aynı tarihte İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya tarafından yapılan açıklamada, 237 bin 995 Suriyeliye Türk vatandaşlığı verildiği ifade edilmiştir.
Sayı olarak en çok Suriyeli barındıran şehir İstanbul'dur, 530 bin 748 kişiyle. İstanbul'u 429 bin 183 kişiyle Gaziantep, 273 bin 790 kişiyle Şanlıurfa takip etmektedir. Oran olarak Suriyelilerin en yoğun olduğu şehir %31,2 ile Kilis'tir; burada 155 bin 179 Türk vatandaşı ve 70 bin 217 Suriyeli bulunmaktadır. Suriyeli yoğunluğunda Kilis'i %16,6 oranıyla Gaziantep takip etmektedir.
Suriyelilerin yaş ortalaması 22,3'tür.
Bu durum Türkiye'yi dünyada en fazla sığınmacıya ev sahipliği yapan ülke konumuna getirmiştir.
Sadece ülkemizde değil Avrupa'da da son günlerde herkesin canını iyiden iyiye sıkmaya başlayan ve kötü yönetilen sığınmacı sorununun en belirgin sebepleri sırasıyla;
Suriyeli Sığınmacılar İçin Açık Kapı Politikası
2011 yılında başlayan Suriye İç Savaşı'nın ardından Türkiye, Suriyeli sığınmacılar için açık kapı politikası benimsemiştir. Başlangıçta insani bir jest olarak övgü alan bu politika, zamanla büyük bir sığınmacı akınına neden olmuştur.
Entegrasyon ve Yeniden Yerleşim Politikaları
AKP hükümeti, uzun vadeli entegrasyon ve yeniden yerleşim stratejilerinin yetersizliği nedeniyle eleştirilmiştir. Türkiye'de yaşayan Suriyeli sığınmacıların yalnızca %1,85''i geçici barınma merkezlerinde (kamplarda) yaşamaktadır. Geri kalan %98'lik kısım ise şehirlerde ve kırsal bölgelerde zor koşullarda hayatta kalmaya çalışmaktadır. Eğitim çağındaki yaklaşık 1 milyon Suriyeli çocuğun %40'ı eğitimden yoksun durumda.
Sınır Güvenliği ve Yönetimi
Türkiye'nin sınır güvenliği ve yönetimi politikaları bazen tutarsız olmuş, sadece sığınmacıların değil, aynı zamanda diğer düzensiz göçmenlerin de ülkeye girmesine izin vermiştir.
Diplomatik ve Dış Politika Seçimleri
Türkiye'nin bölgesel çatışmalardaki rolü, özellikle Suriye'deki durumu, göçmen hareketlerini etkilemiştir. Hükümetin Suriye'deki belirli gruplara verdiği destek ve komşu ülkelerle olan karmaşık ilişkileri, sığınmacı durumunu etkilemiştir.
Ekonomik ve Sosyal Entegrasyon Zorlukları
Milyonlarca mülteciye ev sahipliği yapmanın ekonomik yükü büyük olmuştur. Türk ekonomisi çeşitli zorluklarla karşı karşıya kalmış ve büyük sığınmacı nüfusunun varlığı, yükselen işsizlik ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle suçlanmıştır. 2020 verilerine göre, Türkiye'deki genç işsizlik oranı %13,4 iken, 2023 yılında genç işsizlik oranı %17,4'e ulaşmıştır.
AB-Türkiye Anlaşması ve Algı Yönetimi
2016 yılında AB ile Türkiye arasında imzalanan anlaşma, Avrupa'ya olan göç akışını azaltmayı ve bunun karşılığında Türkiye'ye mali yardım ve siyasi tavizler sağlamayı amaçlamıştır. Ancak, bu anlaşmanın uygulanışı ve Türkiye'deki sığınmacıların koşulları üzerindeki etkisi tartışmalı olmuştur. Türkiye, AB'den 6 milyar euro yardım almayı beklerken, bu yardımların tahsis edilmesi ve kullanımı konusunda belirsizlikler yaşanmıştır.
Politik Söylemler ve Politika Değişimleri
Zamanla sığınmacılara yönelik söylemler ve politikalar, genellikle iç siyasi hesaplarla şekillenerek değişmiştir. Bu tutarsızlık, sığınmacı durumunun yönetimine olumsuz yansımıştır. 2019 yerel seçimlerinde, sığınmacı karşıtı söylemler bazı siyasi partiler tarafından oy kazanma amacıyla kullanılmıştır.
Çıkış Yolu: Ne Yapılmalı?
Uluslararası İlişkilerin Güçlendirilmesi
Öncelikle, Suriye başta olmak üzere bölge liderleriyle diyaloğun sürdürülmesi gerekmektedir. Geri dönüş politikaları ve dönüş ülkelerinde kalkınma için uluslararası işbirliği önem taşımaktadır. Suriye'de güvenli bölgelerin oluşturulması ve bu bölgelerde altyapı, sağlık ve eğitim gibi temel ihtiyaçların karşılanması için BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ile işbirliği artırılmalıdır.
Entegre ve Sürdürülebilir Politika Geliştirilmesi
Hükümetin, sığınmacıların uzun vadeli entegrasyonunu ve yeniden ülkelerine dönüşünü ve yerleşmesini destekleyen kapsamlı politikalar geliştirmesi gerekmektedir. Eğitim, sağlık ve istihdam olanaklarına erişimi artırmak, sosyal uyumu destekleyecektir.
Uluslararası Yardım ve Desteklerin Artırılması
Türkiye, mülteci krizinin yükünü hafifletmek için uluslararası toplumdan daha fazla destek ve işbirliği talep etmelidir. AB ile yapılan anlaşmaların daha etkili bir şekilde uygulanması ve yardımların şeffaf bir şekilde kullanılması sağlanmalıdır.
Sınır Güvenliği ve Yönetiminin Güçlendirilmesi
Sınır güvenliği ve yönetimi politikaları daha tutarlı ve etkili hale getirilmelidir. Bu, düzensiz göçmen akışını kontrol altına almak için kritik önem taşımaktadır.
Bu stratejiler, Türkiye'nin mülteci ve sığınmacı sorununu daha etkili ve insani bir şekilde yönetmesine yardımcı olabilir. Hem mültecilerin hem de ev sahibi toplumun faydasına olacak çözümler, uzun vadeli istikrar ve refah için kritik önem arz etmektedir.
Bugün Suriye, Afganistan ve Pakistan gibi ülkelerden kaynaklanan düzensiz göç sorunu çözülmezse, yarın daha büyük krizlerle karşılaşabiliriz.
Comments