Almanya, Fransa ve Türkiye Üçgeni: Üç Ülke, Üç Farklı Kriz
- Nilay Ateşoğulları

- 1 gün önce
- 2 dakikada okunur
Avrupa’nın göbeğinde üç ülke…
Biri bir zamanlar “refah devleti”nin sembolü Fransa, biri “disiplinin anavatanı” Almanya, diğeri ise “direnç ve kriz yönetimi”yle tanınan Türkiye.
2025’e girerken, bu üç ülke aynı sorunun farklı yüzleriyle boğuşuyor:
ekonomik kırılganlık ve siyasal tıkanma.
Almanya: Düzenin yorgun devi
Almanya’da tablo farklı gibi görünse de sessiz bir çöküş hissediliyor.Büyüme neredeyse sıfır. Sanayi üretimi 2018 seviyelerine gerilemiş durumda. Enerji dönüşümü sancılı, otomotiv ihracatı baskı altında.
Merkel sonrası Almanya hala “kim olmak istediğine” karar veremedi.
Disiplinli bütçesi var, ama stratejik vizyonu zayıf.
Siyaset, halkın yaşlanan refahını korumaya odaklı; risk almak istemiyor.
Almanya bugün “kriz” değil “yorgunluk” yaşıyor.Ve bazen yorgunluk, krizden bile tehlikelidir çünkü fark edilmez.
Fransa: Zengin ama borçlu, gururlu ama istikrarsız
Fransa bugün Avrupa’nın en borçlu ülkelerinden biri.
Borç oranı milli gelirin %114’üne dayandı, bütçe açığı Avrupa Birliği ortalamasının iki katı. Sokakta grev, mecliste kriz, mali piyasalarda güvensizlik…
Macron’un ülkesinde artık hiçbir şey “cumhuriyetin onuruyla” yürümüyor.
Her yıl gelirinden fazlasını harcayan bir devlet, reform yapmaya cesaret edemeyen bir siyaset ve değişim bekleyen ama artık inanmayan bir halk…
Fransa’nın krizi sadece ekonomik değil;
devletin “etkinlik” ve “meşruiyet” sorunu var.
Kredi notunun düşmesi, aslında demokrasinin performans notu gibi okunabilir.
Türkiye: Dirençli ama yorgun bir ekonomi
Türkiye ise hala krizle dans eden bir ekonomi.
Yüksek enflasyon, dalgalı kur, düşük alım gücü…
Ama bir fark var: Türk ekonomisi düşse de ayağa kalkacak genç nüfusa sahip.
Büyüme potansiyeli hala yüksek; genç nüfus ve üretim dinamizmi güçlü.
Ancak kurumsal güven, öngörülebilir hukuk ve uzun vadeli planlama eksikliği, bu potansiyeli kronik bir risk haline getiriyor.
Siyaseten tek sesli bir yürütme var, ama ekonomik istikrar için güven tek başına “otorite”yle değil,“adalet”, “liyakat” ve “vizyon” ile inşa edilir.
Almanya
Krizin Kaynağı: Büyüme yorgunluğu, sanayi dönüşümü
Riskin Niteliği: Yapısal rekabet krizi
Gelecek Senaryosu: Dijitalleşme ve yeşil enerjiyle toparlanma şansı
Fransa
Krizin Kaynağı: Aşırı Kamu Harcaması, Siyasal Parçalanma
Riskin Niteliği: Mali Güven KriziGelecek Senaryosu: Reform yapılmazsa “Yunanistan sendromu” riski
Türkiye
Krizin Kaynağı: Enflasyon, kur, kurumsal zafiyet
Riskin Niteliği: Güven ve sürdürülebilirlik krizi
Gelecek Senaryosu: Reform ve güven tesis edilirse yeni çıkış dalgası
Aynı gemideyiz ama rotalar farklı
Fransa geçmişin yükünü taşıyor,
Almanya geleceğin korkusunu,
Türkiye ise bugünün fırtınasını…
Ekonomiler farklı, ama temel soru aynı: Devlet, güveni nasıl yeniden kazanacak?
Geleceği, rakamlar değil, inandırıcılık belirleyecek.
Çünkü çağımızın en büyük krizi ekonomik değil; güven krizi.
Ve güven, ne bütçe makyajıyla ne de geçici çözümlerle gelişir; sadece güçlü kurumlar, şeffaf yönetim ve cesur bir gelecek tasavvuruyla yeniden hayat bulabilir.




Yorumlar