Türkiye’de tarım ve kırsal kalkınma, ülkenin ekonomik kalkınmasının temel taşlarından biridir. Ancak son yıllarda köylülerin ekonomik durumu giderek kötüleşirken, inşaat sektöründe faaliyet gösteren müteahhitlerin servetlerini artırdığı bir tablo karşımıza çıkıyor. Bu durum, kırsal kalkınma ve tarım politikalarındaki aksaklıklar ile devletin yatırım ve teşvik önceliklerinde yaşanan kaymaların doğrudan bir sonucu olarak değerlendirilebilir.
Kırsalın Kan Kaybı: Fakirleşen Köylü
Türkiye, verimli toprakları ve geniş tarım potansiyeliyle geçmişte kendine yetebilen bir ülke olarak tanınıyordu. Ancak, son yıllarda tarım politikalarındaki yanlış yönelimler, çiftçilerin maliyetlerini artıran ekonomik koşullar ve ithalata dayalı bir strateji, köylülerin gelirlerini ciddi şekilde azalttı. Gübre, mazot ve tohum gibi temel üretim girdilerinin maliyetlerinin artmasıyla birlikte çiftçiler, borçlarını ödeyemez hale geldi ve üretim kapasitelerini düşürdü. Bu süreç, köylerin boşalmasına, genç nüfusun tarımdan uzaklaşarak büyük şehirlere göç etmesine yol açtı.
Kırsal bölgelerde yaşayan çiftçiler, düşük alım fiyatları ve yetersiz destek politikaları nedeniyle sürdürülebilir bir gelir elde edemiyor. Devletin tarımsal üretimden ziyade ithalata yönelmesi, yerli üreticiyi koruyucu politikaların uygulanmaması, çiftçilerin rekabet gücünü kaybetmesine neden oldu. Sonuç olarak, köylerde tarım alanlarının boş kalması, üretimin düşmesi ve köylünün gelir kaybı, Türkiye’nin tarımsal geleceği açısından büyük bir tehdit oluşturuyor.
Müteahhitlerin Yükselişi
Buna karşılık, müteahhitler Türkiye ekonomisinin yükselen yıldızları haline geldi. Özellikle 2000’li yıllardan itibaren artan inşaat yatırımları ve büyük ölçekli altyapı projeleri, müteahhitlerin servetlerini katlamasına neden oldu. Devlet tarafından desteklenen ve kamu kaynaklarının aktarıldığı projeler, belirli bir müteahhit grubu için büyük kazanç kapıları yarattı. Kamu-özel ortaklığı modelleri ve ihale süreçlerindeki şeffaflık eksiklikleri, bu müteahhitlerin zenginleşme sürecini hızlandırdı.
Devletin inşaat sektörüne yaptığı yatırımların büyük bir kısmı, tarımsal altyapı ve kırsal kalkınma projelerine yönlendirilmek yerine yol, köprü ve konut projelerine aktarıldı. Bu durum, ekonomik kaynakların adaletsiz bir şekilde dağıtılmasına neden oldu ve kırsalda yaşayanların ihtiyaçları göz ardı edilerek büyük şehirlerdeki inşaat projelerine öncelik verildi.
Adil Bir Kalkınma Modeline İhtiyaç Var
Türkiye’nin kırsal kalkınma politikaları ve tarım sektörüne yönelik stratejilerinde köklü bir değişim olmadan, köylünün fakirleşmesi ve müteahhitlerin zenginleşmesi arasındaki uçurum daha da derinleşecektir. Tarımsal üretimi destekleyici politikalar geliştirilmesi, çiftçilere doğrudan yardımların artırılması ve yerli üretimin teşvik edilmesi, kırsal bölgelerin canlanması için kritik adımlar olacaktır.
Ayrıca, kamu kaynaklarının dağılımında şeffaflık ve hesap verebilirliğin artırılması, büyük inşaat projelerinin değil, sürdürülebilir tarım ve kırsal kalkınma projelerinin önceliklendirilmesi gerekiyor. Tarım sektörüne yönelik yapısal reformlar ve kooperatifleşme süreçlerinin desteklenmesi, köylünün gelir seviyesini yükseltecek ve kırsal bölgelerin yeniden üretime dönmesini sağlayacaktır.
Türkiye’de köylünün fakirleşmesi ve müteahhitlerin zenginleşmesi, ekonomik kalkınma modelinin ve kaynak dağılımının yeniden gözden geçirilmesi gerektiğinin açık bir göstergesidir. Ülkenin geleceği için, kırsal kalkınma ve tarım politikalarının yeniden yapılandırılması, yerli üreticilerin korunması ve kamu yatırımlarının daha adil dağıtılması büyük önem taşımaktadır. Ancak bu şekilde, tarımın yeniden güçlendiği, köylünün emeğinin karşılığını aldığı ve ülke ekonomisinin dengeli bir şekilde büyüdüğü bir Türkiye mümkün olabilir.
Çok doğru tespitler. Bu konuda bir başka tehlike de HİZMET SEKTÖRÜ bence. Özellikle güney bölgelerimizdeki kırsal nüfus-özellikle de gençler- hizmet sektörüne yani otellere kayıyor. Köyceğiz'li bir öğrencim köylerindeki gençlerin büyük kısmının otellere çalışmaya gittiğini söyledi. Bu konuda da önlem alınması gerekir. Turizme evet ama tarım da ihmal edilmemeli..Saygılar.